Tuesday, February 23, 2010

Turkish translation of "Namer el Endevino"

Kâhin Jak Namer


Yazar: Roz Kohen

1950’li yıllarda İstanbul’un Kıblelizade Sokağı’nda pek çok Yahudi yaşardı. O dönemde ebeveynimizin anlattığı hikâyeler, televizyonun yerini alırdı. Pencere kenarına oturmak ve geleni geçeni seyretmek, genç hayal gücümüzü beslemeye yeterdi. Gelen geçenlerden biri de, mahallenin ileri gelenlerinden, saygıdeğer kâhin Jak Namer idi.

Bu kişi, evimizdeki çoğu sıradışı diyaloğun odak noktasını oluştururdu. Namer, her tür hastalığın, hatta sorunun, çaresini bulmasıyla ünlüydü.

Kocanız sizi aldatıyorsa, ne yaparsınız? Gidip Bay Namer ile konuşursunuz. Henüz bir nişanlı bulamamışsanız, ne yaparsınız? Gidip Namer'e danışırsınız. Çok zeki olduğu ve sanatını astrolojiye dayandırdığı için Namer’in, herkesin kaderini bildiği söylenirdi. Yani, anlattıkları hurafe değildi. Hatta Atatürk’ün bile Türkiye’nin geleceği hakkında ona danıştığı ve Namer’in astroloji kitaplarına bakarak verdiği öğütten son derece memnun kalıp ona “astrolog” unvanı verdiği söylenirdi.

Dediklerine göre, Teyzem Virjini evlenmeyi o kadar çok istiyormuş ki Namer’e gitmiş ve birkaç ay sonra Eniştem Salomon ile tanışıp evlenmiş. Aynı durum, hiç kimsenin cazip bulmadığı Zelda’nın da başına gelmiş. Zelda, geleceğini öğrenmek için Namer’e gittiğinde, Namer ona şöyle demiş: “Eve git ve bu hafta gördüğün rüyaları hatırlamaya çalış. Rüyalarına giren kişi evleneceğin kişi olacak.” Zelda, o hafta rüyalarında, evlenmeyi hiç düşünmediği bir tanıdık olan Menahem’i görmüşmüş. Her şeyi bilen ve her gönül yarası için bir çözümü olan Kâhin Jak Namer ne kadar akıllıymış! Zelda, Namer sayesinde, kaderinde Menahem olduğunu anlamış. Namer, Teyzem Sara için de ne mükemmel şeyler söylemiş! Namer sayesinde, şansı hiç yaver gitmeyen Sara’nın şansı açılmış. Sara rüyasında kendini merdiven çıkarken görmüş. Namer de ona zaten “Kendini merdiven çıkarken görürsen, bu, talihinin açıldığına işarettir” demişmiş!

Aynı sokakta yaşamamıza rağmen ben, namı diğer "Namer el Endevino"yu* tanımıyordum. Yalnızca, annemin bir defasında, kibar davranışları olan iyi giyimli bir adama, sıkılarak selam verdiğini hatırlıyorum. Adam, o zamanın görgü kurallarına uygun bir biçimde, şapkasını hafifçe kaldırıp başıyla selam vererek “Günaydın” demişti. Daha sonra, annem bana onun sokağın aşağısında yaşayan ünlü astrolog Jak Namer olduğunu söyledi! Namer’in hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyorduk; tek bildiğimiz, özel güçlere sahip olduğu, yalnız yaşadığı ve muhtemelen, çoğumuza yardım edip umut veren bir aziz olduğuydu.

Yıllar geçti. Bir gün bir İstanbul gazetesinin köşesinde kısa bir haber çıktı. Bay Jak Namer evinde çıkan bir yangında ölmüştü; muhtemelen bir gaz sobası kazasıydı. Bu, pek çok insan açısından önemsiz bir haberdi. Haberi okuduğumda, ABD’de sosyal psikoloji eğitimi alıyordum ve Namer’in insanlara yardım etmek için kullandığı taktiklere anlam vermeye başlamıştım. Aslında kullandığı yaklaşımlar, bugün sosyal psikoloji çevrelerinde çok iyi biliniyor. Namer’in eski inançların aksine herhangi bir doğaüstü gücü olmadığını anlıyordum artık. Bir psikolog sabrıyla insanlarla konuşuyor ve onlara arzularının ne olduğunu anlamalarında yardımcı oluyordu.

Günümüz sosyal psikologlarına göre, belli bir amaca ulaşmak istiyorsak, bunu kalpten dilediğimiz takdirde amacımıza ulaşır ve hayallerimizin gerçek olmasını sağlayabiliriz.

Şu anda laboratuvarlarda test edilmekte olan bu felsefe, artık çağdaş bir nitelik kazanmış durumda ve günümüz çevrelerinde bir bilim olarak kabul ediliyor. Böylece, geleceğimizi görme, kaderlerimizi çizme gücümüzü anlar hale geliyoruz. Namer'in hepimize anlatmaya çalıştığı zihinsel gücümüzü kendimizde bulmayı öğreniyoruz.

Eğer çocukluğumda Şişhane’deki oturma odamızda duyduğumuz söylentiler gerçek olsaydı, Atatürk’ün Jak Namer’i bir bilimadamı olarak tanımasından ve onu bilge insan sıfatıyla onurlandırmasından memnuniyet duyardım. Çünkü ancak önceki nesillerin davranışlarını analiz etmenin, bizi bugünkü halimize dönüştürdüğüne inanmak istiyorum.

*el Endevino: İspanyolcada “geleceği gören, özellikle astrolojiye dayanarak gelecek konusunda fikir yürüten kişi”.

Sunday, February 7, 2010

Banyo de Chinko


Banyo de Chinko
-----------------------------------------------------
Los Estambullis, semos enamorados de la mar. En munchas de muestras memorias la mer se topa en el sentro de los evenemientos. Tomar un chay en el bodre de la mar, un paseo kon vapor, ir a las plajes, tomar aver al bodre de la mar, son una de las maz populares temas de muestro pasado.
Me akodro de una Amerikana ke aviya vinido komo turista a Estambol i komo se aviya enkatada de ver la djente asentados en un kafe o un banko, en el bodre del Bosfor i mirando a la mar, sin dinguna otra okupasyon. Para eya esto era ser battal i peryer tyempo en nada. Ma muestra estorya de amor kon la mar empesa mizmo antes ke empesimos a kaminar o a avlar…
En efekto, mis primeras memorias son sovre la mar, en partikular del primero enverano de mi vida ande tenia apenas un anyo. La majorita de los vizidados de la isla Prinkipo serka de Estambol, eran djudyos i gregos i todos eran muy entimos unos kon los otros i los bebes mos engrandesiyamos endjuntos. Los de tres a kuatro/ sinko anyos se ivan a nadar kada diya i djugavan al lado del debarkader sin espanto.
Mi primera memoria de Prinkipo, es sovre mi ermana i una amigita ke se suvyeron a una mauna – barka ancha de transporto – i estavan djugando. Los vizindados ke vyeron esto, le dyeron haber a mi madre ke salyo de kaza kon una grande emosyon i koryo al debarkader para kitar a las doz ijikas antes ke la mauna se aleshe del debarkader. Mizmo ke era un bebe, me akodro del espanto en la kara de mi madre i komo salyo korriendo komo la loka a las kayes, deshandome sovre el minder alto kon mi vava en kaza.
Tanbien me akodro de una fotografiya ke la teniyamos en el album. Esta fotografiya es de una bebe asentada en un banyo de chinko i echando rizas del guste en el kortijo de la kaza ande aviamos pasado una enverenada en Prinkipo.
Asigun ke mis paryentes me kontaron, la kreaturika ke apenas teniya un anyo era yo, i el kortijo de laja era en la kaza de Marion ande pasimos la enveranada de 1950 en Prinkipo. Me akodro i ke mi ermana, en la mizma enverenada, se iva a nadar i mizmo se suviya a las barkas i a las maunas sin dingun espanto..
Al pareser ke Madam Marion, la vizina grega, arogava al sudju – vendedor de agua – de la isla de inchir doz kuvos de agua de mar i trayerlos al kortijo. Aya inchian el banyo de chinko kon la agua de mar i me metian para ke profite de la agua de mar.
Es ansina ke syempre me plaze la mar, i el nadar. Del primer banyo de mar en el banyo de chinko en el kortijo de la kaza, los muestros mos alishtreyaron a la mar. La fotografiya malorozamente no la tengo, ma la memoria de la foto es tan biva ke espero ke la ilustrasyon vos va dar una idea del uzo de akeos anyos kuando no aviya banyos de plastik para bebes.
Esta anyada hue la de alkavo ke pasimos el enverano en la isla i los banyos de mar de los anyos segientes ya no eran maz en el banyo de chinko. Las photos de otras enveranadas mas duspues son tomadas en la parte asiatika de la sivdad i el banyo de chinko hue uzado komo payla ande metian el lavado en mojo.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Ilustrasyon: Roz Kohen

  El espanyol sefardí  Paperback – 2 abril 2024 de  Manuel Gálvez Ibáñez   (Autor)